RAMAZANDA ŞEKER HASTALIĞI
Ramazan ayında oruç
tutalım veya tutmayalım beslenme sistemimizde
değişiklikler olur. Yemek yeme vakitlerimiz
değişir. Soframızda çeşitlilik artar. Normal
zamanda piyasada olmayan çeşit çeşit pideler ve
güllaç soframızda yerlerini alır. Gerekli özeni
göstermezsek sağlık sorunları yaşayabiliriz.
Günümüzde
modernleşen tedavi teknikleri sayesinde kronik
hastalığı olanlar doktor kontrolu altında oruç
tutabilmektedirler. Bu durumda doktor gerekli
tetkikleri yapacak ve tüm tedbirler alındıktan sonra
kişiye oruç tutma izini vercektir. Oruç tutan
kişinin manevi gücünün artması bazı hastalıkları
yenmesine yardım eder. Kişinin iç huzuru iyi ise
fiziksel sağlığıda bundan olumlu yönde etkilenir.
Ramazan konusunda
ilk yanlış obezite (şişmanlık) sorunu olan kişilerin
bu dönemi bir perhiz fırsatı olarak görmesidir.
Oruç pehriz değil ibadettir. Oruç tutmak ile kilo
verilmez. Bu dönemde oruç tutulması sadece sağlıklı
Müslümanlara farz olunmuştur. Eğer akut bir
hastalığınız varsa yani kısa dönemli bir sağlık
sorunu yaşıyorsanız iyileştikten sonra orucunuzu
tutmanız gerekir. Ancak iyileşmeyecek bir
hastalığınız yani kronik bir hastalığınız (kalp
hastalığı, bypass ameliyatı, şeker hastalığı) varsa
oruç tutup tutamaycağanız hakkında doktorunuza
danışmanız gerekir. Ramazan'da kişiler hareketsiz
kalmaya meyillidirler. Kendilerini yormamak için
yürüyüş, koşma gibi aktiviteleri bilinçaltından
yapmak istemezler. Bu durum şişmanlamaya sebep
olur.
Ramazan’da sağlık
yönünden yapılan bir diğer hata sahura dek uyku
uyumamaktır. Bu vücudun dinlenememesine yol açarak
ertesi gün başağrısı ve tansiyon artışına yol
açabilir. Ramazan'da sahura kadar uyanık kalmamalı,
günde 8 saat uyku uyumaya özen göstermelidir.
Ramazanın getirdiği
en olumlu yön kişiyi disipline sokması, iç barışı
sağlaması, öfke ve düşmanlıkları azaltmasıdır. Bu
durumdan en çok asabi şekeri ve sinirsel tansiyonu
olanlar faydalanır. "Stres yapmayınız" tavsiyesi bu
kutsal ayın etkisiyle gerçekleşir. Stresin azalması
tansiyonu normale döndürür, kalbin yorulmasını
engeller, kan şekeri yüksek ise normale gelmesine
etkide bulunur. Stresli bir insanın pehriz yapsa
dahi zayıflaması imkansızdır. Stresli kişilerde
böbrek üstü bezinden salınan kortizon hormonu
vücutta yağ depolanmasını artırır. Ramazan ayında
stresin azalması kalp hastalığı, yüksek tansiyon,
şeker hastalığı gibi sorunu olanlara tedavi
kapılarını ve şifa fırsatlarını açar.
Bazı kişiler sahura
kalkmadan oruç tutmaktadırlar. Ancak bu sakıncalı
bir alışkanlıktır. Şeker hastaları mutlaka sahura
kalkmalıdırlar. Ramazanda kandaki şeker düzeyi ilk
günlerde düşer ancak ikinci haftadan sonra kan
şekeri 40 ile 80 puan arasında yükselir. Ramazanda
iftarda tüketilen yiyeceklerin hem kalorisi fazladır
hemde miktarı fazla çeşitten dolayı artmıştır.
İftarda tıka basa yemek pankreasa şeker yüklemesi
yapmak gibidir. Pankreas yorulur ve kan şekeri
artar. Bu sorunlar nedeni ile Şeker Hastaları
Ramazan öncesi mutlaka kan şekerlerini ölçtürüp
sağlık kontrollerini yaptırtmalıdırlar.
Hangi şeker hastaları Ramazan'da oruç tutamaz ?
Ramazan'da insülin
iğnesi kullanan, hamile olan, kan şekeri normalin
altına düşen (hipoglisemi) ve 65 yaşının üzerinde
olan şeker hastalarının oruç tutması önerilmez.
Ramazan öncesi şeker hastaları tam bir muayeneden
geçmelidirler. Kan şekeri 140 altında olan ve
insülin kullanmayan ikinci tip şeker hastaları oruç
tutabilirler.
Ramazanda ne tür sağlık sorunları
artabiliyor ?
Ramazan ayında
sağlıklı insanlar bile uzun süren açlığın ardından
aşırı bir biçimde yemek yediği için sağlık
sorunlarıyla karşılaşabiliyor. Yanlış beslenme
alışkanlıkları yüzünden birçok kişi hem kilo alıyor
hem de mide ağrıları, ülser, kabızlık ve tansiyon
yükselmesi problemleri Ramazan ayında artıyor.
Oruç tutan kişiler Ramazan
ayında en az 16 saat veya daha fazla açlık ile karşı
karşıya kalıyorlar. Bu açlık süresi içinde kan
şekeri düşüyor. İftarda ise tam tersi oluyor; aniden
fazla miktarda yemek tüketildiği için kan şekeri
yükseliyor. Eğer kişi sahura kalkmıyor ise kan
şekerinin düşüşü günün erken saatlerinde başlar. Bu
nedenle az ve sık beslenme ilkesi iftar sonrasında
da uygulanmalı ve gece yatana dek sık sık ve azar
azar beslenilmelidir. Gece tüketilen besinler
uykuda metabolizma hızı düştüğü için daha kolay yağa
çevirilirler. Bu yüzden Ramazan’da sahura mutlaka
kalkılmalı, öğünlerde tüketilen besinlerin miktarı
ve kalorisi normal zamandakinden çok fazla
olmamalıdır. Bunun
yanında günlük 2-2,5 litre su
ve sıvı tüketilmelidir. Geceleyin ve sahurda bol su
içilmeli, kahve ve gazozlu içecekler
tüketilmemelidir. Ramazan'da güllacın kalori
içeriğinin hamurlu tatlılara nazaran daha düşük
olması nedeni ile şeker sorunu olmayanlar tarafından
tüketilmesi tavsiye edilir.
Yüksek tansiyonu olanlar
Ramazan Ayında tuzlu gıdaları tüketmemelidirler.
Örneğin turşu, lakerda, tuzlu krakerler
yenmemelidir. Tansiyon ilaçları sahur öncesi ve
iftardan hemen önce olmak üzere iki doza
bölünmelidir. Yüksek kolesterol sorunu olan hastalar
kolesterol ilaçlarını yatmadan önce almaya devam
etmelidirler. Ramazan süresince sosis, salam,
sucuk, pastırma, börek, kırmızı et ve her türlü
kızartmayı ağızlarına koymamalıdırlar. Sıvı yağda
pişirilmiş makarna veya pilav ile beraber dana eti
veya tavuk yiyebilirler.
Böbrek taşı
olanlarda böbrek ağrıları Ramazan'da başlayabilir.
Böbrek taşı sorunu olanlar vücutlarının susuz
kalmamasına özen göstermeli iftar ile sahur arasında
2 litre su tüketmelidirler. Böbrek taşı olanlar
kalsiyum içeren gıdaları, süt ve süt mamüllerini
yüsek oranda tüketirlerse böbrek kumu dökebilirler
ve bu daha sonra böbrek taşına neden olabilir. Gut
hastaları Ramazanda beslenmelerine özel itina
göstermelidir. Yağlı peynir, kırmızı et ve asitli
içecekler gut atağını tetikler.
Ramazan'ın bünyeye getridiği faydalar nelerdir. ?
Ramazan ayında
vücut bir çeşit detoks reaksiyonuna giriyor, oruç
tutan kişi vücuduna daha iyi bakıyor ve zehirli -
toksik maddeleri sisteme bilinçli bir şekilde
almıyor. Ramazanda vücudumuz sigara, alkol ve
kafeinden arınır. İftar sonrası sigara içmemek ve
çay, kahve tüketmemek gerekir. Kalp ve
akciğerlerdeki yük azalır. Tansiyon düşer. Vücut
yenilenme için zaman kazanır. Mide barsak sistemi
dinlenerek kuvvet toplar. Karın ağrısı ve barsak
hastalıkları ilk iki haftada azalır ancak üçüncü,
dördüncü haftalarda daha sık açığa çıkar. Oruç
tutan kişinin bağışıklık sistemini daha dayanıklı
hale gelir. Böylece bireyin mikrobik hastalıklara
yakalanma riski ve çevredeki toksik ve zehirli
atıklar dolayısı ile vücudunun zarar görme oranı
düşer. Sindirim sistemimiz Ramazan’da iftarın hemen
akabinde fazla çalışacağı için kan mide ve
barsaklara hucum eder. Bu esnada kalbi yormamak için
ağır hareket ve spor yapılmamalıdır.
Prof. Dr. Selçuk Can
Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı
|